
Dernek ; Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda gelişimine katılmak esas olmak üzere; Opera sanatının yurt içinde, ulusal operamızın yurt içi ve yurt dışında tanınıp yaygınlaşmasını desteklemek, bu genel amaca paralel olarak da, Opera Solistliği mesleğinin, ülkemizin sanat ve kültür yaşamında daha etkin bir şekilde yer almasını sağlamak,amacıyla Ankara'da 2005 Aralık ayında kuruldu.
Perşembe, Aralık 28, 2006
CAN DÜNDAR ‘ IN 26/12/2006 Tarihli Milliyet Gazetesindeki yazısı
Yarın Atatürk'ün Ankara'ya gelişi kutlanacak.
Mustafa Kemal Paşa,1919'da geldiği bu küçük kasabayı 4 yılda başkente dönüştürdü ve Ankara'yı hayalindeki modern Türkiye'nin örnek mekanı haline getirdi.
O hayalin bir örneği, 1937'de Alman mimar Bruno Taut'a ısmarladığı opera binasıdır.
İtfaiye meydanına kurulacak olan opera, dönemin parasıyla 2.5 milyon liraya mal olacak ve 1500 dinleyici alacaktı.
Proje, Atatürk'ün ölümüyle suya düştü.
Ama o bina, 70 yıl sonra bugün hala yapılmaya çalışılıyor.
Konu, önceki hafta Çankaya'da toplanan "Milli Komite"nin gündemindeydi.
"Geçen 70 yılda ne yapıldı?" diye sorarsanız söyleyeyim:
Bol bol toplantı yapıldı.
Ata'nın ölümünden sonra 10 yıl kimse iIgilenmedi.
1947'te Milli Eğitim Bakanı, ayrı bir opera binası yapılamayacağını anlayınca mimar Paul Bonatz' dan itfaiye Meydanı'ndaki Sergi Evi'ni operaya dönüştürmesini istedi.
Sergi Evi'nden bozma bir opera yapıldı.
1980'de "Atatürkçü idare" konuyu gündeme aldı.
Ankara'ya bir "Atatürk Kültür Merkezi" kurulması kararlaştırıldı.
Bu amaçla kurulan Milli Komite, Gençlik Parkı'nı ve Hipodrom'u da kapsayan büyük alanın 1. bölgesi,için mimari proje yarışması açtı.
Birinci olan Özgür ve Azize Ecevit'in projesi başkente yaraşır bir sanat vahası yaratıyordu:
Kentin merkezinde müze, sergi salonu ve kütüphanenin yanı sıra konser, tiyatro, opera, bale
için ayrı ayrı salonlar yapılacaktı.
Ancak 160 milyon dolarlık proje parasızlıktan uygulanamadı.
Hipodrom'un bir bölümüne daha önce yapılan Atatürk Kültür Merkezi' adlı piramit de çürümeye
ve kaderine terk edildi.
Tabii proje uygulanmayınca başkentin göbeğindeki devasa boş arazi iştahları kabartmaya başladı.
2004'te Ankara Belediyesi bölge için yeni bir proje hazırladı.
Buna göre AKM kaldırılacak; Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi projesi iptal edilecek; oraya Orta Asya' dan bu yana Türk tarihinin, Selçuklu, Osmanlı, cumhuriyet dönemlerinin sergileneceği bir "Türk Tarih ve Kültür Parkı" yapılacaktı.
Projeye bir de "Kurtuluş Savaşı Müzesi" eklenerek, kararı verecek olan Milli Komite'nin askeri kanadı memnun edildi.
Ve önceki hafta Milli Komite sessiz sedasız belediyenin önerisini benimseyerek piramidin yıkım kararını onayladı.
Şimdi, belki İstanbul AKM' den önce Ankara AKM yıkılacak; arazi temizlenip Melih Gökçek' e teslim edilecek.
Aslında hükümet ve belediye, projedeki kültür merkezini de iptal ettirip operayı yeni yaptırılan CSO inşaatına eklenecek olan küçük bir binaya sıkıştırmak istiyordu; ama bu, Opera Solistleri Derneği'nin ve sanat gönüllülerinin çabalan sayesinde gerçekleştirilemedi.
O konu, Köşk'ün el değiştirmesinden sonraya bırakıldı.
Başkentte halen Opera adlı bir semt var, ama hala modem bir opera, bale binası, konser salonu yok. Sadece başkentte mi? Türkiye’de yok.
Hükümet ödenek ayırır da proje uygulanırsa Türkiye'nin tek opera binası o alanda kurulacak..
Ödenek ayrılmazsa o alandaki tek kültür sanat merkezi de yıkılacak yakında...
Yarın Ata'nın Ankara'ya gelişini değil, Ankara'nın elden gidişini ansak daha iyi olacak galiba...
Mustafa Kemal Paşa,1919'da geldiği bu küçük kasabayı 4 yılda başkente dönüştürdü ve Ankara'yı hayalindeki modern Türkiye'nin örnek mekanı haline getirdi.
O hayalin bir örneği, 1937'de Alman mimar Bruno Taut'a ısmarladığı opera binasıdır.
İtfaiye meydanına kurulacak olan opera, dönemin parasıyla 2.5 milyon liraya mal olacak ve 1500 dinleyici alacaktı.
Proje, Atatürk'ün ölümüyle suya düştü.
Ama o bina, 70 yıl sonra bugün hala yapılmaya çalışılıyor.
Konu, önceki hafta Çankaya'da toplanan "Milli Komite"nin gündemindeydi.
"Geçen 70 yılda ne yapıldı?" diye sorarsanız söyleyeyim:
Bol bol toplantı yapıldı.
Ata'nın ölümünden sonra 10 yıl kimse iIgilenmedi.
1947'te Milli Eğitim Bakanı, ayrı bir opera binası yapılamayacağını anlayınca mimar Paul Bonatz' dan itfaiye Meydanı'ndaki Sergi Evi'ni operaya dönüştürmesini istedi.
Sergi Evi'nden bozma bir opera yapıldı.
1980'de "Atatürkçü idare" konuyu gündeme aldı.
Ankara'ya bir "Atatürk Kültür Merkezi" kurulması kararlaştırıldı.
Bu amaçla kurulan Milli Komite, Gençlik Parkı'nı ve Hipodrom'u da kapsayan büyük alanın 1. bölgesi,için mimari proje yarışması açtı.
Birinci olan Özgür ve Azize Ecevit'in projesi başkente yaraşır bir sanat vahası yaratıyordu:
Kentin merkezinde müze, sergi salonu ve kütüphanenin yanı sıra konser, tiyatro, opera, bale
için ayrı ayrı salonlar yapılacaktı.
Ancak 160 milyon dolarlık proje parasızlıktan uygulanamadı.
Hipodrom'un bir bölümüne daha önce yapılan Atatürk Kültür Merkezi' adlı piramit de çürümeye
ve kaderine terk edildi.
Tabii proje uygulanmayınca başkentin göbeğindeki devasa boş arazi iştahları kabartmaya başladı.
2004'te Ankara Belediyesi bölge için yeni bir proje hazırladı.
Buna göre AKM kaldırılacak; Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi projesi iptal edilecek; oraya Orta Asya' dan bu yana Türk tarihinin, Selçuklu, Osmanlı, cumhuriyet dönemlerinin sergileneceği bir "Türk Tarih ve Kültür Parkı" yapılacaktı.
Projeye bir de "Kurtuluş Savaşı Müzesi" eklenerek, kararı verecek olan Milli Komite'nin askeri kanadı memnun edildi.
Ve önceki hafta Milli Komite sessiz sedasız belediyenin önerisini benimseyerek piramidin yıkım kararını onayladı.
Şimdi, belki İstanbul AKM' den önce Ankara AKM yıkılacak; arazi temizlenip Melih Gökçek' e teslim edilecek.
Aslında hükümet ve belediye, projedeki kültür merkezini de iptal ettirip operayı yeni yaptırılan CSO inşaatına eklenecek olan küçük bir binaya sıkıştırmak istiyordu; ama bu, Opera Solistleri Derneği'nin ve sanat gönüllülerinin çabalan sayesinde gerçekleştirilemedi.
O konu, Köşk'ün el değiştirmesinden sonraya bırakıldı.
Başkentte halen Opera adlı bir semt var, ama hala modem bir opera, bale binası, konser salonu yok. Sadece başkentte mi? Türkiye’de yok.
Hükümet ödenek ayırır da proje uygulanırsa Türkiye'nin tek opera binası o alanda kurulacak..
Ödenek ayrılmazsa o alandaki tek kültür sanat merkezi de yıkılacak yakında...
Yarın Ata'nın Ankara'ya gelişini değil, Ankara'nın elden gidişini ansak daha iyi olacak galiba...
MÜMTAZ SOYSAL’ IN 13/06/2006 da Cumhuriyet Gazetesindeki Köşe Yazısı
GÖRKEMSİZ OPERA
İki Soprano, iki de tenor:Opera Solistleri Derneği adına makamdan makama, gazeteden gazeteye, hangi kapıyı açık bulurlarsa oraya koşup durmaktalar. Çırpınıyorlar adeta: Başkent, cumhuriyetin şanına yaraşır bir opera binasına kavuşsun diye.
Yalnız onlar mı? Arkalarında üç meslek kuruluşu daha var: TMMOB'nin Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası Ankara şubeleri ile Türk Serbest Mimarlar Derneği. Hepsi, yarışması sonuçlandırılıp ek çalışmaları bitirilmiş bir projenin uygulanmasını ve ihale için ödenek bekleyen bir inşaatın daha fazla gecikmeksizin başlatılmasını istiyorlar.
Peki, sorun ne? Bunun hikayesi bir hayli uzun.Sempatik Kültür ve Turizm Bakanı, Çin gezisinde gördüğü görkemli opera binasından çok etkilenmiş, döner dönmez "Ne olursa olsun, bir tane de biz yapacağız; bu şeref bana nasip olsun, hemen bir proje hazırlayalım" demiş.
Oysa, Atatürk'ün yüzüncü doğum yılı dolayısıyla yapılacak kültür etkinliklerine ilişkin olarak çıkarılan bir yasanın kurduğu Milli Komite bu konuda çoktan harekete geçmiş ve belli bir aşamaya gelinmişti bile.
Yasa, Ankara'nın büyük Adliye Sarayı'ndan başlayarak Gençlik Parkı, 19 Mayıs Stadyumu,Hipodrom Alanı ve Ulus semtinin bir bölümünü kapsayan bölgeyi "Atatürk Kültür Merkezi" olarak ilan ettiği için, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Milli Komite, bu alanda bir opera binasının yapılmasını kararlaştırmıştı. Proje yarışması da açılmış, kırk küsur projenin katıldığı yarışmada mimar Özgür Ecevit'in projesi kazanmış, eski Hipodrom Alanı'na yapılacak binanın ayrıntı ve uygulama çalışmaları uluslararası bir ekiple bir milyon dolar harcanarak tamamlanmış ve ihale aşamasına gelinmişti.
Bütün bu sürecin beş buçuk yılı aşkın bir süre aldığını da unutmayın.Ne var ki Sayın Bakan bu projenin yerine, çok ötede, demiryolunun yakınında başlatılmış olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası inşaatına ekleniverecek bir opera binası için yeniden proje hazırlanmasını istiyor. "oysa, orada şimdilik sadece bir garaj inşaatı var. Doğru dürüst bir opera binası hayaliyle yıllarını geçirmiş sanatçıların üzüntüsü de bundan.
Opera, orkestrasyonu ile, çok zor yetişen sanatçılarıyla, korolarıyla, gerektirdiği dekor teknikleriyle, sahne ve müzik sanatlarının en kapsamlı ve görkemli dalıdır. Opera binaları da görkem ister. Bir köşeye sıkıştırılmış dar bir sahne ve küçük bir salonla opera olmaz; olsa olsa vodvil oynanır. Sayın Bakan'ın Çin'de etkilenişiyle Ankara'daki isteyişi arasında büyük bir çelişki yok mu?
Üstelik, zaman ve para israfıyla kalmayıp umut, hayal ve heves savurganlığı da değil mi bu? Zor bir sanata bel bağlayarak yetişmiş bir avuç insanını da böylesine hoyratça kıran bir toplum, nasıl olup çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacak?
İki Soprano, iki de tenor:Opera Solistleri Derneği adına makamdan makama, gazeteden gazeteye, hangi kapıyı açık bulurlarsa oraya koşup durmaktalar. Çırpınıyorlar adeta: Başkent, cumhuriyetin şanına yaraşır bir opera binasına kavuşsun diye.
Yalnız onlar mı? Arkalarında üç meslek kuruluşu daha var: TMMOB'nin Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası Ankara şubeleri ile Türk Serbest Mimarlar Derneği. Hepsi, yarışması sonuçlandırılıp ek çalışmaları bitirilmiş bir projenin uygulanmasını ve ihale için ödenek bekleyen bir inşaatın daha fazla gecikmeksizin başlatılmasını istiyorlar.
Peki, sorun ne? Bunun hikayesi bir hayli uzun.Sempatik Kültür ve Turizm Bakanı, Çin gezisinde gördüğü görkemli opera binasından çok etkilenmiş, döner dönmez "Ne olursa olsun, bir tane de biz yapacağız; bu şeref bana nasip olsun, hemen bir proje hazırlayalım" demiş.
Oysa, Atatürk'ün yüzüncü doğum yılı dolayısıyla yapılacak kültür etkinliklerine ilişkin olarak çıkarılan bir yasanın kurduğu Milli Komite bu konuda çoktan harekete geçmiş ve belli bir aşamaya gelinmişti bile.
Yasa, Ankara'nın büyük Adliye Sarayı'ndan başlayarak Gençlik Parkı, 19 Mayıs Stadyumu,Hipodrom Alanı ve Ulus semtinin bir bölümünü kapsayan bölgeyi "Atatürk Kültür Merkezi" olarak ilan ettiği için, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Milli Komite, bu alanda bir opera binasının yapılmasını kararlaştırmıştı. Proje yarışması da açılmış, kırk küsur projenin katıldığı yarışmada mimar Özgür Ecevit'in projesi kazanmış, eski Hipodrom Alanı'na yapılacak binanın ayrıntı ve uygulama çalışmaları uluslararası bir ekiple bir milyon dolar harcanarak tamamlanmış ve ihale aşamasına gelinmişti.
Bütün bu sürecin beş buçuk yılı aşkın bir süre aldığını da unutmayın.Ne var ki Sayın Bakan bu projenin yerine, çok ötede, demiryolunun yakınında başlatılmış olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası inşaatına ekleniverecek bir opera binası için yeniden proje hazırlanmasını istiyor. "oysa, orada şimdilik sadece bir garaj inşaatı var. Doğru dürüst bir opera binası hayaliyle yıllarını geçirmiş sanatçıların üzüntüsü de bundan.
Opera, orkestrasyonu ile, çok zor yetişen sanatçılarıyla, korolarıyla, gerektirdiği dekor teknikleriyle, sahne ve müzik sanatlarının en kapsamlı ve görkemli dalıdır. Opera binaları da görkem ister. Bir köşeye sıkıştırılmış dar bir sahne ve küçük bir salonla opera olmaz; olsa olsa vodvil oynanır. Sayın Bakan'ın Çin'de etkilenişiyle Ankara'daki isteyişi arasında büyük bir çelişki yok mu?
Üstelik, zaman ve para israfıyla kalmayıp umut, hayal ve heves savurganlığı da değil mi bu? Zor bir sanata bel bağlayarak yetişmiş bir avuç insanını da böylesine hoyratça kıran bir toplum, nasıl olup çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacak?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)